Şairin üç darbelik canı var



ismet özel, milli gazete’de (10.06.1987) vefatından üç gün sonra cahit zarifoğlu’na dair kaleme aldığı, “kardeşimiz, değerli şair, saygıdeğer kişilik sahibi cahit zarifoğlu dünyamızdan ayrıldı.” cümlesiyle başlayan bir yazı yayınladı.

bu yazıyı, bugüne kadar unutamayışımın nedeni, toplumun sancılı dönemlerinde, genelde kültür, sanat ve edebiyatın, özelde şiirin dumura uğratmasına yaptığı atıftır: “12 eylül 1980’den sonra açılan siyasî yol üzerinde bulunuyoruz. 12 eylül’den bu yana birçok türk şairi öldü. şairlerin kısa sayılabilecek bir zaman dilimi içinde peşpeşe sayılabilecek bir zaman dilimi içinde peşpeşe sayılabilecek sıklıkta ölümü tatmalarında düşünmeye açık bir özellik var. müslüman çevreye yakın olmayan şairlerden ergin günçe, turgut uyar, metin eloğlu, edip cansever, 12 eylül’den sonra öldüler. müslüman şairlerin büyük ismi necip fazıl’ın ölümü de, cahit zarifoğlu’nun ölümü de 12 eylül rejiminin izlerinin devam ettiği zamanlara rastladı. insan ömrünün takdir edilmiş bir zamana bağlı olduğuna itikadımız tamdır. böyle olduğu içindir ki, şairlerin ölümüyle şiiri dumura uğratan bir sosyal değişikliğin, siyasî çerçevenin birlikteliğinde düşündürücü bir taraf aramadan edemiyorum.”

türkiye’de, 20 yüzyılda, sosyal/siyasal gelişmelerin kültür ve sanatı olumsuz etkilemesi görmezden gelinen bir sorundur: oysa beş askeri müdahalenin, 27 mayıs 1960’tan başlayarak 12 mart, 12 eylül, 28 şubat ve 27 nisan’ın kültür ve sanata yıkıcı etkisi hayati öneme sahip bir araştırma konusudur.

çünkü her kültürün içinde doğduğu toplum hayatıyla iç içe ilişkisi vardır. kültür verilerinin hayata bağlı bir anlamı vardır. geçmişteki kültür ürünlerinin hayati işlevleri bakımından değerlendirilmesini ve yorumlanmasını sanattan soyutlanmış bir bakışla yapmak nasıl mümkün olabilir?

toplum, sancısını kesebilmek için bilimsel çıkış yollarını unutup siyasi başarılara yardıma yönelmiş akımlara sarılıyor. ülke için siyasetin tek kurtuluş yolu haline gelmesi ise bir faciaya yol açar: siyasi hareketler, eşi görülmedik bir biçimde, kültür akımlarını etkilerler. böylece, sanatsal bakış, belirli sınırlara itildiğinden, kültür ürünlerinin hayati açıdan anlamlandırılması girişimleri zayıflar.

yaşamasındaki itici gücü, yani temel sorununu yitirmiş bir toplum, içine düştüğü karmaşada, yapay sorunlarla oyalanmaya başlar. sancılı bir toplumun, arayışını icat edilmiş sorunlarla anlamlı kılmaya uğraşması boşunadır.

dolayısıyla cumhuriyet döneminde, mehmet akif ersoy başta olmak üzere, yahya kemal beyatlı, sultanu’ş şuara necip fazıl yısakürek, yeryüzünün günümüzde yaşayan en büyük şairi sezai karakoç ve çevresinde toplanan müslüman şairler, toplum yaşantısının itici gücüne destek verdiler. şairlerimiz, bu duruş ve tavırlarının ağır bedelini ödediler.

sancılı dönemler, en çok sanatçıları, özellikle de şairleri yıpratıyor. cahit zarifoğlu, 27 mayıs, 12 mart ve 12 eylül askeri müdahalelerine tanık oldu ve ismet özel’in de ifade ettiği gibi 12 eylül’ün getirdiği kargaşada hayatını kaybetti. cahit zarifoğlu, bir şair olarak ancak üç askeri müdahaleye dayanabildi ve üçüncü askeri müdahalede canından oldu.

bu yüzden ülkemizde şairin üç darbelik canı var diyorum.

rahmetli cahit zarifoğlu’nu ölüm yıldönümünde büyük bir sevgiyle, özlemle ve dualarla anıyoruz.
dayanıklı şairlerimiz de var. bu konuyu da başka bir yazıda işleyeceğim.

Mustafa YürekliHaber 7
mustafayurekli@gmail.com

Yorumlar

Popüler Yayınlar