'AĞAÇ' VE 'BÜYÜK DOĞU' ETRAFINDA NECİP FAZIL KISAKÜREK' İN DERGİCİLİĞİ
Her ne kadar bugün gücünü televizyonla paylasmak zorunda kalsa da gazete ve dergi belli bir efkâr-i umûmiye (kamuoyu) olusturmada hâlâ etkili ve önemli iletisim vasitalarindandir. Tanzimat'la beraber hayatimiza dahil olan gazetenin hangi ihtiyaçlardan kaynaklandigini, hangi boslugu dolduracagini, kisacasi ne ise yarayacagini Sinasi, Tercüman-i Ahvâl Mukaddimesi'nde (1860) su sözlerle izah eder:
“Madem ki bir heyet-i ictimâiyede yasayan halk bunca vezâif-i kanûniye ile mükelleftir, elbette kâlen ve kalemen kendi vataninin menâfiine dâir beyân-i efkâr etmegi cümle-i hukûk-i müktesebesinden addeyler. (...) Isbu gazete ahvâl-i dâhiliye ve hâriciyeden müntehip bâzi havâdisi ve maârif-i mütenevvia ile sâir mevadd-i nâfiaya dâir mebâhisi nesir ve beyâna vasita olacaktir.”
Yalnizca sosyal hayatin degisiminde degil Türk edebiyatinin modernlesmesinde de gazete ve dergilerin oldukça önemli bir yeri vardir. Tanzimat edebiyati ile baslayan bu modernlesme sürecinde neredeyse tüm yenilikler gazete ve dergi vasitasiyla gelir, yeni edebiyat gazete ve dergilerdeki tartismalarla sekillenir, edebî eserler çogunlukla yine bu yolla okuyucuya ulasir. Ayrica özellikle Tanzimat dönemi için sunu söylemek gerekir ki edebiyati yenilestirmek isteyen kadro ayni zamanda sosyal hayatiyla, idarî yapisiyla bütün Türk toplumunu yenilestirmeye/degistirmeye de talip olmustur. Dolayisiyla Issi'nin da belirttigi gibi, “Batili Türk edebiyatinin kurulus zemini olan Tanzimat edebiyatini dogru biçimde temellendirmek isteyen bir arastirmaci, bunun için gazete kavraminin ona sunacagi perspektifi kullanmak zorunda kalacaktir. Ahmet Hamdi Tanpinar'in Tanzimat edebiyatinin ilk dönemi için çerçeve teklif ederken sarf ettigi ‘Bu devirde gazete hemen tüm yeniligi idare eder.' cümlesini de gazetenin yeni edebiyatin temelinde çok önemli bir islevi yerine getirdigi seklinde okumak gerekir.” 1
Bir Aydin Sorumlulugu Olarak Necip Fazil Kisakürek'in Dergiciligi
XX. yüzyil Türk edebiyatinin çok yönlü bir ismi olan Necip Fazil Kisakürek edebiyatçi kimliginin yani sira ayni zamanda ortaya koydugu fikirler manzumesi ve aksiyoner tavri itibariyla da dikkatleri üzerinde toplamistir. Siirlerinde, tiyatrolarinda, hikâyelerinde ve diger eserlerinin yani sira Necip Fazil, zaman zaman günlük gazete seklinde de yayimlanan Büyük Dogu dergisi basta olmak üzere yayimladigi dergilerle, Ibrahim Sinasi'nin yukaridaki cümleleriyle söylersek ‘kâlen ve kalemen kendi vataninin menâfiine dâir beyân-i efkâr etme'ye çalismistir. Muhteva olarak degil ama en azindan sekil olarak Tanzimat dönemi edebiyatçilari gibi efkâr-i umûmiye olusturucu bir rol üstlenen Necip Fazil bu yönüyle, fildisi kulesine çekilerek yalniz sanatini icrâ ile mesgul olan sanatkârlardan belirgin çizgilerle ayrilir. Destan adli siirindeki “Durun kalabaliklar, bu cadde çikmaz sokak” misrainda da beliren bir edâ ve aydin sorumluluguyla, her seferinde farkli ton ve vurgulamalarla toplumdaki çözülme ve bozulmalari isaretleyerek uyarici; ulastigi ve kabullendigi dogrulari daha çok kisiyle paylasmaya çalisarak yönlendirici bir tavir sergilemistir.
Aydinlara özgü üst seviyede duydugu sorumluluk bilinciyle Necip Fazil, kimi zaman siyasî (Büyük Dogu) kimi zaman edebî (Agaç) kimi zaman da mizahî (Borazan) yönü agir basan dergilerle, bir aydin olarak uyarici ve yönlendirici görevini yerine getirmek için bir anlamda kendine konusma zemin(ler)i olusturmustur. Bu yazi, baslikta da belirtildigi üzere Necip Fazil'in dergiciligini Agaç ve Büyük Dogu etrafinda degerlendirmeye çalisiyor. Bu ikisi disinda Necip Fazil imzali üçüncü bir dergi olan Borazan, oldukça kisa ömürlü (Kasim–Aralik 1947'de yayimlanan toplam üç sayi) mizahî dergidir. Zaten bu dergi, Büyük Dogu'nun 72. sayisi (14 Kasim 1947) sonrasinda yayimina ara verilmesi sebebiyle geçici bir dergi (ara dergi, ara çözüm) olarak yayimlanmis, Büyük Dogu'nun yeniden yayin hayatina dönmesiyle (26 Aralik 1947) kapanmistir. Necip Fazil'in bu derginin kapanisi ile ilgili sözü de zaten bu derginin geçici bir dergi (ara dergi/çözüm) oldugunu açikça ortaya koyar: “Ziyafet masasina prens gelir gelmez, yaver temsil mevkiini terketti.”2
Agaç Dergisi(14 Mart 1936 – 29 Agustos 1936)
Necip Fazil'la birlikte Agaç dergisinin çekirdek kadrosunu da teskil eden Ahmet Hamdi Tanpinar ve Ahmet Kutsi Tecer kendi isimlerinin bas harflerinin karistirilmasindan olusan KAFHAN adli bir dergi çikarmayi düsünürler 3. Bu dergi çikmaz ama bu birliktelik 14 Mart 1936'da ilk sayisi yayimlanan Agaç dergisinde 29 Agustos 1936 tarihine kadar toplam on yedi sayi boyunca devam eder.
14 Mart 1936 tarihli ilk sayisinda Necip Fazil derginin ismini söyle izah eder:
“Adimizi Agaç koyuyoruz. Düsünüyoruz ki güzel ve sonsuz tabiatta, büyüklügü, olgunlugu, erginligi, bir kelimeyle perfeksiyonu ondan daha iyi gösterecek bir örnek bulunamaz. Agaç, madde ve ruh gibi her seyin bir dis ve bir iç yüzünü toprak üstünde ve toprak altindaki gür ve dolasik varligi ile çizgi ve biçime sokmus bir semboldür.
“Agaç bize dünyaya geldigimiz günden bugüne kadar içimizi dolduran anlama ve arama sikintisinin dehsetli anatomisi hâlinde görünüyor. Gözlerimiz ona daldigi zaman garip bir rontken isigi altindaki ruhumuzun bin bir kollu iskeletini görmüs gibi ürküyoruz. Sanki bu fevkalâde sahsiyetin hendesesindeki nizamla, içinde Allah'in sirlari yatan ruhumuzun hasret çektigi nizam arasinda gizli bir yol meydana çikiyor.”
Kapak hariç on alti sayfadan (1 forma) ibaret olan Agaç dergisi daha çok sanat ve fikir dergisi görünümündedir. Derginin logosunda bulunan ‘Sanat–Fikir–Aksiyon' ibaresi de bu görünümü izah eder. Zaman zaman degismekle birlikte derginin yazar kadrosunda devrin önde gelen sanatkâr ve fikir adamlarinin isimleri yer alir: Abdülhak Sinasi Hisar, Ahmet Hamdi Tanpinar, Ahmet Kutsi Tecer, Ahmet Muhip Diranas, Asaf Hâlet Çelebi, Bedri Rahmi Eyüboglu, Burhan Toprak, Cahit Sitki Taranci, Cevdet Kudret Solok, Ertugrul Muhsin, Falih Rifki Atay, Feridun Fazil Tülbentçi, Fikret Adil, Hasan Âli Yücel, Hilmi Ziya Ülken, Kenan Hulusi Koray, Mazhar Sevket Ipsiroglu, Mehmet Karasan, Mustafa Nihat Özön, Mustafa Sekip Tunç, Nahit Sirri Örik, Nasuhi Baydar, Peyami Safa, Sabahattin Ali, Sabahattin Eyüboglu, Sabri Esat Siyavusgil, Sait Faik, Salih Zeki Aktay, Samet Agaoglu, Suut Kemal Yetkin, Sevket Rado, Zahir Sitki Güvemli, Zeki Faik Izer, Ziya Osman Saba, Ziyaeddin Fahri Findikoglu...4
Agaç yukaridaki sanatkâr kadrodan da anlasilacagi gibi edebî türler açisindan oldukça zengin, edebiyatin yaninda diger güzel sanatlarla da yakindan ilgilenen bir dergidir.5 Sinemadan tiyatroya, resimden fresk sanatina, müzikten fotografa kadar bütün güzel sanatlari kucaklama gayreti hissedilen Agaç'ta bütün sanat dallari ve bu sanat dallarinin bütün meseleleri üzerine gerek telif gerekse tercüme yazilar yayimlanmistir. Bu yazilarin hepsini burada saymak mümkün degil ama birkaç yazi basligini hatirlatmak bile Agaç'in bu alanda ne kadar zengin bir koleksiyon oldugunu gösterecektir:
Sanat Dünyasi (Mustafa Sekip Tunç), Romanimizin Hâli (Burhan Toprak), Roman (François Mauirac, Çev: Burhan Toprak), Sarlo ve Son Filmi (Fikret Adil Kamertan), Tiyatro Kültürü (I. Galip Arcan), Kendine Yeten Sanat (Suut Kemal Yetkin), Türk Orta Çag Sanatkâr ve Entellektüeline Kisa Bir Bakis (Necip Fazil Kisakürek), Resim Nedir (Nurullah Cemal Berk), Dil Isleri Üzerinde (Falih Rifki Atay), Tanzimat Sanatkâr ve Entellektüeline Kisa Bir Bakis (Necip Fazil Kisakürek), Müzikte Madde ve Problem (Cevat Memduh Altar), Klasizma ve Klasikler (Salih Zeki Aktay), Resim Sanati (Suut Kemal Yetkin), Orkestra Artistlerimiz (Mahmut Ragip Kösemihal)...6
18 Nisan 1936'ya kadar Ankara'da yayimlanan derginin altinci sayisinin arka kapaginda “A⁄AÇ Istanbula gidiyor. Materyel, personel ve idare bakimlarindan, daha mükemmel unsurlar, daha genis bir organizasyon ve daha hâkim sartlar özleyen A⁄AÇ, bu sayisindan sonra hemen tirene atlayip Istanbul'a gidecek ve bir iki haftalik bir vakfeden sonra daha büyük bir hizla hedefine atilacaktir.” notuna rastlanir. 14 Mart 1936 – 18 Nisan 1936 tarihleri arasinda her cumartesi düzenli olarak okuyucusuyla bulusan Agaç dergisinin Istanbul'daki ilk sayisi (Sayi:7), bir önceki sayidan hemen hemen bir ay sonra 16 Mayis 1936'da yayimlanir. Bu sayiyla birlikte dergi kapaginda yerli ve yabanci sanatkârlarin resimlerine, heykellerine ve kapagin sag üst kösesinde de Istanbul ifadesine rastlanir. Agaç dergisi Istanbul'daki ilk sayisinda yasanan gecikme hariç on dördüncü sayiya kadar düzenli olarak yayimlanir. On besinci sayisi iki hafta gecikmeli olarak yayimlanan dergi 25 Temmuz 1936'da on altinci sayisini, yaklasik bir ay sonra da (29 Agustos 1936) on yedinci ve son sayisini yayimlayarak yayin hayatini noktalar.
Necip Fazil Kisakürek'in bütün mücadele hayati içerisinde yalitilmis, özel ve küçücük bir ada görünümünde olan derginin basyazilari ve özellikle de dördüncü sayida baslayip onuncu sayiya kadar süren Manzara'lar bir anlamda Büyük Dogu'yu haber veren denemeler olarak kabul edilebilir.
Büyük Dogu Dergisi(17 Eylül 1943 – 5 Haziran 1978)
Büyük Dogu dergisi Agaç dergisine nazaran daha uzun soluklu fakat zaman zaman kapanan/kapatilan, politik yönü de agir basan hareketli bir dergidir. Agaç dergisinden farkli olarak Büyük Dogu'da günlük siyasî olaylardan ilmî–teknolojik gelismelere, modadan üniversite sorunlarina, dinî duyarliklardan tarihî olaylara kadar pek çok konuya yer açilir. Belli bir bakis açisiyla ele alinan meseleler bazen öyle ansiklopedik bir üslûpla islenir ki bu durum Büyük Dogu'nun bazi sayfalarinin kimi zaman bir ansiklopedi maddesine dönüsmesine sebep olur. Birkaç ayrintiyi kenarda tutarak ‘sanat' temeli üzerine bina edildigini kabul edebilecegimiz Agaç dergisi bu yönüyle Büyük Dogu dergisinden temel yönelimler/kaygilar açisindan bakildiginda tamamen farkli bir yerde durur.
Büyük Dogu, adindan da anlasilacagi gibi sadece bir dergi degil bir davanin somutlasmis hâli, kisacasi Necip Fazil'in her türlü zorluga gögüs gererek tasidigi bir bayraktir ve Necip Fazil'in sahsina özgü özellikleri bünyesinde barindirir. Necip Fazil'in edebî kimligi sayesinde, siyasî ve güncel olaylara egilmesine ragmen Büyük Dogu devrin diger siradan haber dergilerinin arasindan siyrilir.
Büyük Dogu'nun ilk sayisi 17 Eylül 1943'te yayimlanir. Otuz sayi süren bu ilk devrede dergi daha çok haftalik siyasî bir mecmua seklinde tasarlanmis izlenimi vermektedir. Günlük, haftalik ve aylik olmak üzere farkli periyotlar hâlinde, kimi zaman bir dergi kimi zaman da bir gazete özelligi gösteren Büyük Dogu, 1943–1978 yillari arasinda belli araliklardan olusan dönemlere bölünerek –fasilalarla– yayin hayatini sürdürmüstür.
Büyük Dogu yayimlandigi yillarda güçlü bir kamuoyu olusturucudur. Zaman zaman yüz binlerle telâffuz edilebilecek okuyucuya ulasmistir. Bu sayi, bugün bile göz ardi edilemeyecek ölçüdedir.
Büyük Dogu dergisini, kendi isminden baska bir kelimeyle (Agaç: sanat ya da Borazan: mizah... gibi) izah etmek oldukça zordur. Zira Büyük Dogu birçok dergi formatini (siyasî, edebî, fikrî, aktüel vb. gibi) bünyesinde barindirir. Prof. Dr. M. Orhan Okay, Büyük Dogu dergisi ile ilgili yazdigi bir yazi için seçtigi baslikta bu dergiye birçok cepheden bakilabilecegini (bakilmasi gerektigini) sezdirmek ister gibidir: Siyâsî ve Fikrî Yazilarin Disinda Büyük Dogu.7
Siyasî kimligi yüzünden etrafinda kalin çizgiler olusan Büyük Dogu edebî bir gözle okundugunda dönem dönem degisen farkli tablolar çikar ortaya. Çünkü dergi bazen neredeyse bir siyasî dergi olarak yayimlanmaktadir. Bu sebeple Büyük Dogu'nun, belli bir siyasî kamplasmadan çekinen edebî kadroyu ürkütmüs oldugu da söylenebilir. Ancak Necip Fazil'in dillerde dolasan birçok siiri, tefrika hâlindeki hikâye ve tiyatrosu gibi devrin birçok sanatkarinin eserleri de Büyük Dogu'da yayimlanmistir. Bu isimlerden bir kismini saymak fikir sahibi olmak için yeterli olacaktir sanirim: Ahmet Adnan Saygun, Avni Altiner, Bedri Rahmi Eyüboglu, Burhan Toprak, Cavit Yamaç, Celâl Silay, Cemal Tollu, Ekrem Resid, Emin Ülgener, Fahri Erdinç, Faik Baysal, Fazil Hüsnü Daglarca, Fikret Adil, Gavsi Ozansoy, Ilhan Berk, Iskender Fikret, Mahmut Yesari, Mesut Cemil, Nizamettin Nazif, Nurettin Sevin, Nurullah Berk, Oktay Akbal, Özdemir Asaf, Peyami Safa, Riza Beser, Sabahattin Kudret Aksal, Sabahattin Teoman, Sait Faik, Salih Zeki Aktay, Selçuk Milâr, Vecdi Bürün, Yusuf Mardin, Zahir Güvemli, Zeki Faik, Ziya Osman Saba, Ziya Yamaç...
Sonuç
Necip Fazil Kisakürek sanatkârliginin yani sira aksiyoner tavriyla da dikkat çeken bir fikir/dava adamidir. Onun dergiciligine büyük anlamda bu pencereden bakmak yerinde olur. Edebiyat sahasinda erken yasta rüstünü ispatlayan ve hakli bir söhrete kavusan Necip Fazil, kendi fildisi kulesine çekilmek yerine kalemini toplumu uyarici, aydinlatici ve yönlendirici bir sorumluluk bilinciyle milletin dertlerini terennüm edecek sekilde kullanmis, bütün ömrünü oldugu gibi Büyük Dogu dergisini de bu terennümlerle besteledigi sarkiya adamistir.
Her iki dergiye yakindan bakildiginda, bu dergilerin her birinin Necip Fazil'in birbirinden farkli ancak hepsi bir potada eridiginde bütünlenen sahsiyet özelliklerinden derin izler tasidigi hemen fark edilir. Büyük Dogu, daha çok idealist ve aksiyoner kimligini vurgulayici izler tasirken, Agaç güzel sanatlarin bütün dallarini kucaklayan yönüyle Necip Fazil'in estet kimligini vurgular.
Necip Fazil Kisakürek'i bir insan, bir sair, bir aksiyoner, bir aydin ve fikir adami olarak anlamanin yolu elbette eserlerini okuyup anlamaktan ya da mücadelelerle dolu hayat hikâyesini ögrenmekten geçer. Necip Fazil dergiciligi onun taskin mizacini da içerir, dolayisiyla Agaç'a, Büyük Dogu'ya ve hatta Borazan'a bir de bu gözle bakmak gerektigini kaydetmekte fayda var.
Bugün her ne kadar bu vasfini kaybederek hayatimizdan usulca uzaklasmaya basliyor olsa da bir zamanlar dergiler, birer okul, birer ocak hatta tek basina bir kültürdü... Bizler dergilerin hayatin içinde doludizgin aktigi bir dönemin sonunda, yani hasat mevsiminde gelmis yeni nesiller hep o okullarin özlemiyle bakacagiz arsivlere; biz ustasiz çiraklar, okulsuz, mektepsiz çocuklar –hâlâ– masallarimizi büyütmeye devam ederek...
_________________
1 Ahmet Cüneyt Issi, Türk Edebiyatinin Popülerlesmesi Sürecinde Tanzimat Dönemi Gazetelerinin Islevine Dair, Bilim ve Aklin Aydinliginda Egitim Dergisi Popüler Kültür ve Gençlik Özel Sayisi, S.57, Kasim 2004, s.81.
2 Borazan dergisine maalesef ulasamadim. Bu dergi hakkinda daha genis bilgi sahibi olmak isteyenler, yukaridaki bilgilerin de kaynagi olan Prof. Dr. M. Orhan Okay'in Necip Fazil Kisakürek adli monografisine müracaat edebilirler: M. Orhan Okay, Necip Fazil Kisakürek, Istanbul 2003, ss. 26-27.
3 Saban Saglik, ‘Agaç' Dergisi ve Necip Fazil, Dogumunun 100. Yilinda Necip Fazil, Kültür ve Turizm Bakanligi Yay., Ankara 2004, ss.203-204.
4 Ancak yazar kadrosunda görünmelerine ragmen Ertugrul Muhsin, Hasan Âli Yücel, Hilmi Ziya Ülken, Kenan Hulusi Koray, Mazhar Sevket Ipsiroglu, Mehmet Karasan, Mustafa Nihat Özön, Nahit Sirri Örik, Nasuhi Baydar, Peyami Safa, Sabri Esat Siyavusgil, Zeki Faik Izer gibi isimlerin Agaç'ta on yedi sayi boyunca çalismalari yayimlanmamis, zikredilen isimlerden bazilari da zamanla yazar kadrosundan çikarilmistir.
5 Agaç dergisinin on yedi sayilik dökümü için bkz.: Saban Saglik, ‘Agaç' Dergisi ve Necip Fazil, Dogumunun 100. Yilinda Necip Fazil, Kültür ve Turizm Bakanligi Yay., Ankara 2004, ss.200-209.
6 Necip Fazil Kisakürek'in ölümünün 10. yili münasebetiyle Prof. Dr. M. Orhan Okay koleksiyonundan yararlanilarak Yedi Iklim dergisi tarafindan Agaç dergisinin tipkibasimi yapilmistir. Bu tipkibasima Serife Bas'in hazirladigi Agaç Dergisi Bibliyografyasi da ilâve edilmistir. Bu bibliyografyadan Agaç dergisinde yayimlanan yazilarin künyesine ulasilabilir.
7 M. Orhan Okay, Siyâsî ve Fikrî Yazilarin Disinda Büyük Dogu, Yedi Iklim, S.: 38, Mayis 1993, ss. 53-55. Bu yazinin son paragrafinda Okay “(...) önemli dergilerden Kadro tipkibasim olarak (...) yeniden yayinlanmistir. Necip Fazil'in bu kadar sevenleri var. Ayni sekilde Agaç dergisini, Büyük Dogu'lari bu sekilde yayinlayamazlar mi? Biraz da bunu vurgulamak, bir devrin kültür, düsünce, sanat hayatini yansitan koleksiyonlarin bütün hâlinde, hiç degilse seçmeler yapilarak yeniden gündeme getirilmesini tesvik etmek istedim.” diyordu. Necip Fazil yilinda, Agaç dergisi gibi tipkibasim seklinde olmasa da Büyük Dogu'dan bir seçki yayimlamak gibi bir proje var miydi, varsa gerçeklestirildi mi bilmiyorum. Ama tam da sirasiydi ve sadece Necip Fazil'i degil bir dönemi de yâd etmek için böyle bir çalisma yarinki kusaklar için önemli bir kaynak olabilirdi. Umarim, Necip Fazil yilinda daha neler yapilabilirdi, neler eksik kaldi diye düsünenler bu cümleleri de eksikler listesine dahil ederler...
Dinçer ESITGIN
Yorumlar
Yorum Gönder