İsmail Hami Danişmend hakkında


perşembe günü fatih üniversitesi tarih kürsüsü öğretim üyesi mehmet ipşirli'den bir telefon aldım: büyük tarihçi ismail hâmi dânişmend hakkında benden bilgi rica ediyor ve bu bilgi alışverişini gerçekleştirmek üzere nasıl görüşebileceğimizi soruyordu.. ölüm yıldönümü olan 12 nisan 2009 günü merzifon'da ismail hâmi bey'in hayatı ve eserleri hakkında bir konferans vermek üzere davet edilmiş...

genç ilim adamı, kendi branşının âbide şahsiyetlerinden olan ismail hâmi dânişmend hakkında yazılı ve sözlü kaynakları tesbit ederken, değerli arkadaşım tarihci yazar dr. mehmet niyazi özdemir'in tavsiyesi üzerine beni aradığını bildiriyordu..

kendisine: “doğrudur, dedim, ölümünden evvelki son 10 yıl içinde ismail hâmi bey'in, her cumartesi gerçekleştirilmiş çaylı, yemekli fikir ve edebiyat sohbetlerine devamlı olarak katılanlardan, o meclisin edebî lezzetini tadanlardan, bereketinden müstefid olanlardan birisi de bendim” dedim.. ardından da ilâve ettim: “size rahmetli üstad hakkında bildiklerimi nakletmek; benim için hem bir vazife, hem de tarihe ve edebiyata bir hizmettir..”

mehmet ipşirli'nin telefonu, büyük tarihçiyi anma fırsatı yarattığı için, kendisine müteşekkirim..


* * *
ismail hâmi bey, 1892 yılında merzifon'da doğmuştur.. cebeligarbî mutasarrıflarından emir mehmet kâmil bey'in oğlu olup, ecdadı, danişmendoğulları beylerine kadar uzanır.. gerçekten de hâmi bey'in ruhî portresi bir bey sülâlesinden geldiğini gösteren işaretler taşırdı.. sert ve çetin bir mizacı vardı.. hem ilim vadilerinde, hem de hususî hayatında titiz, ciddî, tavîzsiz bir adamdı.. fikir münakaşalarında tezini ve görüşünü sonuna kadar müdafaa etmiştir.. gerçek bir tarihçi olduğu için olsa gerektir, her zaman delilli ve vesikalı konuşurdu..

çok sağlam, köşeli ve net bir türkçesi vardır.. tarihî hadiseleri ve fikir yumaklarını fevkalâde bir açıklık ve akıcılıkla ifade etmesini bilmiştir.. buna sade ve muktedir bir lisan diyebiliriz..

“şam idadisi”nden sonra “istanbul mülkiye mektebi”ni 1912'de bitirmiştir.. daha sonra paris'te “college de france”da kısa bir müddet bulunmuş, müteakiben “hariciye nezaretinde” 3. kâtip olarak çalışmıştır.. ilim ve kitabete (yazarlığa) eğilimi ağır basmış, maliye yüksek okulunda ve darülfünunda tarih öğretmeni, ardından bağdat hukuk mektebinde müdür olarak çalışmıştır.. bağdat kaybedilince istanbul'a dönmüş “memleket gazetesi”ni çıkarmış, bu gazete ile millî mücadeleye hizmet etmeye çalışmıştır.. temmuz 1919'da gazetesi kapatılıp kendisi aranmağa başlanınca, anadolu'ya geçmiş, “sivas kongresi”ne istanbul temsilcisi olarak iştirak etmiştir.. sivas kongresi'nin 38 âzâsı arasında 8'nci üye olarak kaydedilmiş, 4 eylül 1919 perşembe günü yapılan seçimde başkanlık divanı kâtipliğine seçilmiştir.. kongre müddetince genel sekreterlik ve “istihbarat şube şefi” olarak da çalışmıştır.. ayni zamanda, sivas'ta çıkarılan “iradeimilliye” gazetesinin başyazarlığını yapmıştır.. büyük zafer'den sonra resmi vazifelerden ve politikadan çekilerek kendini tamamen yazı ve ilim hayatına vermiştir..

arapçayı, farscayı, fransızcayı anadili gibi, almanca, lâtince ve sümerceyi okuyup anlayabilecek kadar bilirdi.. 12 nisan 1967 çarşamba gecesi kalb yetmezliğinden vefat etmiş ve 15 nisan günü zincirlikuyu mezarlığında defnedilmiştir.. nur içinde yatsın diyerek sözümü bitirirken, sevgili okuyucularıma, gelecek yazımızda eserlerine, “cumartesi toplantıları”na, arkadaşlarına, ilim ve fikir hayatındaki hizmetlerine dair bilgileri dile getirmeyi umduğumu bildirmek isterim..

zira: fuat köprülü, ibrahim kafesoğlu, osman turan, ismail hakkı uzunçarşılı, yılmaz öztuna, zeki velidi togan gibi kalbürüstü tarihçiler arasında en özlü, en güçlü, en orjinal bir eseri “osmanlı tarihi kronolojisi”ni meydana getiren bu zatı takdir ve tebcil etmemek mümkün değildir..

OSMAN AKKUŞAK
Yeni Şafak, 6.04.2009

Yorumlar

Popüler Yayınlar