NATO artık büyük bela..


NATO genel sekreterliğine Danimarka Başbakanı Anders Fogh Rasmussen’in getirilmesi konusunda yaşanan tartışmalar dikkatinizi çekmiştir.

Bakmayın siz yapılan pazarlıklarda, herkes kendisine göre bir “başarı” payı biçmesine; bundan daha önemli olanı, ABD, AB ve Türkiye’nin birbirleriyle ilişkilerine ve gelecekte alacağı şekle ilişkin sinyaller vermiş olması.

Türkiye, “Strasbourg’daki pazarlıktan kârlı çıktığının propagandasını yapa dursun, daha atılan imza bile kurumadan, Rasmussen, hem de İstanbul’da, verildiği ileri sürülen sözleri yerine getirmeyeceğinin açık işaretlerini verdi.

AVRUPA’NIN RASMUSSEN ATAĞI

NATO’nun asıl sahibi emperyalist ülkeler ile Türkiye arasında genel sekreterliğine Rasmussen’in getirilmesi konusunda yapılan pazarlıkta, Ankara’nın ne aldığı ne verdiği konusunda değişik iddialar ortaya atılıyor, yorumlar yapılıyor.

Öncelikle belirtmeliyim ki Rasmussen’in politik kişiliğini, nasıl adaylık pozisyonuna geçtiğini merak edenler, o günlerde Avrupa basınında, özellikle Alman basınında yer alan haberlere ve yorumlara şöyle bir bakmalılar..

Alman basını Rasmussen’in en önemli özelliğinin “ultra-liberal” ve “pragmatist” olduğunu yazıp çizdi. Bunun anlamı çok açık: Rasmussen’in sabit bir görüşü yok. Rotasını, somut duruma göre çiziyor, çıkarına göre yön belirliyor. Anders Fogh Rasmussen’in Danimarka Başbakanı oluşuna ve son olayda NATO’nun genel sekreterliğine gelişine bakılırsa, sözkonusu politikasını uygularken de hep kârlı çıkmayı başarmış görünüyor.

Bu arada Rasmussen’in NATO genel sekreteri seçilmesinde Almanya’nın büyük rol oynadığını da tespit etmeliyiz. Avrupa basınında yazılanlara göre, Danimarka, Rasmussen’in adaylığı konusunu ilk olarak Almanya’ya açmış. Başbakan Merkel, Rasmussen’in adaylığına “ikna” olunca, durmamış, açıkça destek vermiş, konuyu Sarkozy’e açmış ve onu da “ikna” edip onayını almış. Böylece Rasmussen, AB’nin ortak adayı olarak öne çıkmış.

Yine basına yansıdığına göre, NATO genel sekreteriliğine Avrupa Birliği’nin ortak aday olarak Rasmussen’i önermelerine Barack Obama ilk etapta soğuk bakmış. Çünkü, Irak işgali konusunda Bush’un sadık müttefiki olan Rasmussen, Obama’nın politikalarına pek uymamaktaymış. Fakat Obama, katıldığı ilk uluslararası resmi zirvede itibarını sarsacak bir gerilimi ve başarısızlığı göze almadığı için taraflar arasında arabuluculuk yapmayı uygun görmüş ve sonunda istediğini elde etmiş.

Burada AB içinde Danimarka’nın Türkiye ve İslam düşmanlığıyla öne çıkışına vurgu yapmadan geçemeyeceğim. Danimarka’nın eti ne, budu ne, ama Roj TV’ye yayın imkanı vermesi ve “karikatür” komplosu isminden ve cisminden büyük bir rol kazandırdı işte. Fransa ve Almanya’nın Danimarka’yı maşa olarak kullandıkları anlaşılır bir durum aslında.

Rasmussen’in AB’nin ortak adayı olduğu şeklindeki açıklamalara Cumhurbaşkanı Gül’ün gösterdiği tepki üst üste konulunca, fotoğraf ortaya çıkıyor: NATO toplantısında AB’nin büyük Rasmussen atağı, aynı zamanda büyük fiyaka.. Hatta NATO’ya biçilen yeni rolün işareti..

TÜRKİYE’NİN TAVRI

Bu gelişmeler üzerine Türkiye de NATO toplantısında AB’ye dair taleplerini pazarlık masasına sürmüş.

Pazarlıkların içyüzü, Financial Times Deutschland gazetesinin sağlam kaynaklara dayandırarak verdiği “NATO, Rasmussen için yüksek bedel ödedi” başlıklı haberinde, biraz daha ayrıntılı olarak ortaya konuldu.

Buna göre, Türkiye ile AB arasında devam eden müzakereler kapsamında, “enerji” ve “vergi” başlıklarının açılmasına karşılık Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Rasmussen’e yeşil ışık yakmış.

NATO toplantısında AB pazarlığı yapılırken, Obama’ya da AB’ye Türkiye’yi tam üye yapmayı telkin etmek düşmüş. Obama’nın bu çıkışı, ABD dış politikasında bir değişikliğin olmadığını ve olamayacağını gösteriyor. Ondan önceki liderler Clinton ve Bush da sık sık AB’ye Türkiye’nin üyeliği için çağrıda bulunmuştu çünkü ve Avrupa Birliği’ne üye ülkeler, özellikle Fransa ve Almanya şimdi olduğu gibi tepkiyle karşılamıştı.

Türkiye üzerinden Obama ile Sarkozy-Merkel ikilisi arasında yaşanan “görüş ayrılığı”, ABD’nin yeni dönem için belirlediği “her şeye sıfırdan başlama” (reset) stratejisinin çok fazla uzun ömürlü olmayacağını da gösteriyor. Çünkü taraflar arasında o kadar çok fazla görüş ayrılığı ve çatışma noktası var ki...

NATO’nun gelecekte nasıl şekillendirileceği ve muhtemel yapıda Türkiye’ye biçilen rol, sözkonusu ABD ile AB’nin çatışma noktalarının önemli kavşakları olsa gerek.

Burada Türkiye’nin düştüğü duruma dikkatinizi çekmek isterim: Türkiye, AB karşısında eline tarihi bir koz geçiriyor ve bunu da AB’ye üyelikte kullanıyor. Çok trajik değil mi? Görünen o ki aşkından gözleri görmez hale gelen Türkiye’yle oynamakta AB hiç zorlanmıyor. AB Türkiye’yi belalı aşığı görmekte haksız mı?

NATO ŞİMDİ “BÜYÜK BELA”

Kuruluşunun 60. yılında NATO en zor ve zayıf dönemini yaşıyor:

Afganistan’da bataklığa saplanmış.

İç çelişkiler gittikçe büyüyor ve çatışmalar şiddetleniyor.

Ayrıca NATO’ya karşı yeniden yükselen muhalefet de dünya çapında gittikçe güçleniyor.

Bu durumda “ultra-liberal” ve “pragmatist” Rasmussen’in işinin o kadar kolay olmadığı aşikar. anlaşılıyor.

NATO bu zor durumdan çıkmak için her zamankinden çok daha tehlikeli, saldırgan olacaktır. Tıpkı yaralı bir hayvan gibi sağa sola saldıracaktır.

NATO’nun yeni düşmanı İslam dünyası. Bu konuşuldu, biliniyor. NATO artık Haçlı Seferleri düzenleyecek..

Rasmussen ise bu saldırganlığa en uygun isim: Afganistan ve Irak işgalleri sırasında Bush’a tam destek verdi; hatta asker gönderdi. Rasmussen ülkesinde yabancı düşmanı Danimarka Halk Partisi ile dirsek teması içerisinde olmasını da burada anmalıyız. İki dönem yabancı düşmanı bir parti ile gayet uyumlu bir şekilde çalıştı ve onların göçmenlere yönelik talep ettiği pek çok uygulamayı hayata geçirdi.

NATO’nun başında şimdi Bush’çu ve yabancı düşmanlığını tolere eden bir pragmatist lider, Türkiye ve İslam dünyasına düşmanlığıyla öne çıkmış Rasmussen bulunuyor.

Bir Bush’çuyu, bir Türkiye ve İslam düşmanını NATO’nun başına getirmek için bunca çaba harcayan ülkelerin liderlerinin aslında Bush’a özendikleri, Türkiye ve İslam dünyasına düşmanlıkları Rasmussen tercihinden anlaşılmıyor mu?

NATO artık büyük bela..

Mustafa Yürekli

Haber 7
http://www.haber7.com/haber/20090417/NATO-artik-buyuk-bela.php

Yorumlar

Popüler Yayınlar